Birini düşünün. Öyle biri ki, çok güzel seviyor. Öyle biri ki öyle güzel sevdiriyor ki...
Hayatımda ilk defa sende gördüm bir insanın bu kadar güzel sevilebileceğini. İmkansız diyordum hep yok öyle sevgiler sahte yalan diyordum. Yanılmışım. Çocukluğunu sevdiğin gibi seviyorsun beni. Babanın akşam eve altılı renkli boyama kalemleriyle eve girişindeki sevinci görüyorum sende beni severken, ve yahut bayramda alınan kırmızı ayakkabılarını bayram sabahı giymeyi beklerken ki o heyecanı görüyorum güzel gözlerinde. Yüreğinin derinlerinde yatan o acı sevgiyi o kadar net hissediyorum ki; bırak seni sevmek senin için nefes almamak elde olmuyor. Parkta balon gören minik bir kız çocuğunun babasına "bana balon alır mısın?" deyişinde ki umutla seviyor beni. İnan bana prenses seni sevmenin ne kadar güzel bir şey olduğunu öyle güzel hatırlatıyorsun ki bana; sevmemek için biraz deli olmak gerekiyor.
Evet öyle. Seni sevmek. Demiştim ya sana seni sevmek diye cümleye başlasam gece biter diye. İşte o gece bu gece.
Hatırlıyor musun beraber gecelerimizi, en derinlerimizi, dertlerimizi, sevinçlerimizi. O geceler tütüyor gözümde. Özlüyorum. O kadar çok özlüyorum ki öyle zamanların bir daha gelmeyeceğini kendime itiraf edemiyorum. Korkuyorum. Gece evde tek kalamayan çocuklar gibi korkuyorum. Benden gidersen diye korkuyorum.
Her insanın kendince sıkıntıları vardır. Kimisinin belası, kimisinin karanlık dünyası. Ama eminim ki o insanlar da huzur arar. Bulur ya da bulamazlar orası ayrı. Şanslıyım ki şu günlerde huzuru bulduğum biri var. Sevmek afilli sözler istemez. Ya da aşırı ilgi sevmek demek değildir. Küçük şeylerdedir sevmek. Bu soğuk günlerde "Üstünü sıkı giy, üşütme" dedir sevmek. Ve ya "Yemek yedin mi? Karnın aç mı?" dadır sevmek. "Dikkatli ol"dadır sevmek. Sevginin atası inanmaktır. Ve ben hiç bir şeye inanmadığım kadar inanıyorum sana, bana.
Hele ki o meraklı bakışların. Zeytin gibi simsiyah gözlerin. Bana baktığında kayboluşum gözünde. Kızarsın çoğu zaman "Bana baksana nereye bakıyorsun" diye. Bakarım bakarım da her baktığımda ayrı bir yere kaybolmak, seni dinleyememek... Sorarım sana bir daha anlatsana diye. Tekrar kızarsın sen beni dinlemiyor musun diye. Emin ol benim gözümden kendi gözüne baksan bırak dinlemeyi, konuşturmazsın bile. Alıyorsun beni götürüyorsun uçsuz bucaksız diyarlara.
Müziği severiz. Bazen tarzlarımız tutmasa da genelde beğendiğimiz şarkılar ortaktır. Bana en sevdiğin şarkı ne diye sorsan sen derim. Yeminim olsun ki dünya üzerinde hiç bir sanatçı seni çalamaz, söyleyemez. Hiç bir müzisyen notanı yazamaz. Hiç bir besteci besteleyemez sesini. Dinlediğim en iyi şarkısın sen.
"Fazla söze ne hacet. Ben sana deli gibi aşinayım."
Bir ailem bir sen. Şu an burada bunu yazan kişi en çok bu ikisine muhtaç.
Bilirim seni. Evimin yolu gibi bilirim seni. Yalan söyleyemeyişini, ilk olarak burnunun üşüdüğünü, küçücük ellerinin arasında tuttuğun kalbi, babanı ne kadar çok sevdiğini, çok korktuğunu..
Dediğin gibi eğer sevmek aşına olmaksa, ben de sana deliler gibi aşinayım.
Bunca şeye rağmen sevmek sevilmek çok güzel be prenses. Gitme olur mu. Beni karanlıkla yalnız bırakma. Hele ki şu sıralar tek aydınlığım sen iken.
Ahmet Kaya demiş bize de yazmak düştü. "Ellerimi tutmazsan gülüm Yakarım Geceleri!"
Bu Sonun bir başlangıcı oldu. Şahitsiniz. Bir sonun ne kadar güzel bir başlangıç olduğuna...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder