Bugün 31 Aralık’ı, 1 Ocak’a bağlayan gece. Yılbaşı falan da derler ama bana bugüne kadar değer verdiğim bir insanın, kardeşimin doğum günü, hayatımıza katıldığı gün olarak gözükür hep. Daha doğrusu gözükürdü. Ta ki sana kadar. Çok değer verdiğim biri daha bugünde doğmuş. Bu bir tesadüf mü? Bilemedim..
Biliyorsun sıkıntılı günler geçiriyoruz. Her ne kadar sıkıntıda da olsak insanı mutlu eden şeyler eksik olmuyormuş Edam. Sen mesela. Bir insan bilmem kaç sene önce doğdu diye mutlu olunur mu? Düşününce çok saçma ama olunuyor. Hele ki o kişi değerlilerinde değerlisiyse. O yüzden iyi ki doğdun Edam.
Biz olduk, birbirimize destek olduk, düştüğümüzde kalktık, beraberde düştük yine toparlandık, mutlu olduk, çok mutlu olduk, üzüldükte, yeri geldi monotonlaştık, yeri geldi heyecanlandık. Şu 1 seneye neler sığdırdık. Ne mutluluklar sığdı. Ne anılar sığdı, neler neler sığdı. Bir biz sığamadık, yetmedi bize. Ömrümüzden 1 yaş daha gitti. Farkettik ama umursamadık.
Seni öyle güzel seviyorum ki, tüm karanlıklarımın aydınlığı sensin. Çıkmaz sokaklarımın çıkarı sensin, dertli canımın dermanı sensin. Mutlu oldum, sana paylaştım. Dertli oldum sana anlattım. Şu an dara düştüm sana sarıldım Eda ben. Bir ailem bir sen...
Sonsuzluğa 1 yıl daha yaklaştık dedim. Ben seninle nice 1 yıllara da varım. Sonu sonsuzluğa çıkan 1 yıllara...
Bugün senin mutlu günün. Unutma sen mutluysan, ben mutluyum. Ben dimdik durmaya hazırım. Sen yanımda durmaya hazır mısın ? Mutlu olmaya hazır mısın ? Mutlu bir yıl geçirmeye hazır mısın ?
31 Aralık 2018 Pazartesi
16 Temmuz 2018 Pazartesi
Hayata karşı üzülen taraf mı? Öfkelenen taraf mı?
Hayata karşıdan kastım tamamen dünyevi olaylarda yaşananlardır. Dertler, sıkıntılar vs...
Bundan 2-3 yıl öncesi. Bi adam var. Öyle biri ki, çok umursamaz görünümlü ama içinde fırtınalar kopan. Gülen ama gülerken bile ağlamayı bilen. Öyle bir maskesi var ki, kendi istediği kişiler dışında kimse gerçek yüzünü göremiyor. Kimseyede kolay kolay göstermiyor. Her şeyi içinde yaşıyor. Eminimki çoğu şeye de üzülüyor.
Geçen gün sevdiğim bir abimlr bi konudan bahsettik. Fakirlikten yola çıktı bu. Asosyalliğe bağlandı. Garibanlık insan karakterine öyle pis bir leke gibi kalıyorki, geçmişteki mecburlukların şimdiki karakterinde bir zayıf noktaya dönüşüyor. Konu da kendini ifade edememe, her şeye eyvallah deme.
Herhangi bir konuda, karşındaki insanla zıt fikirler içerisindeysen, karşındaki adamin fikirleri sana ters düşerse, kendini bir şekilde açıklarsın. Fikirlerinizin ters düştüğünü anlarsın, anlatırsın. Tam olarak bu andan itibaren, iki kişiden biri kendi fikrinin doğru olduğunu savunur. Genelde karşı taraf olur ve senin fikrinin yanlış olduğunu söyle. İşte tam bu saniyeden itibaren 1-0 geriye düşmüşsündür. Çünkü karşıdaki seni herhangi bir köşeye itmiştir. O köşeden çıkmak için hemen karşındaki insanın yanlış dediği şeyin yanlış olmadığını anlatmaya kalkarsın. Burada 2-0 geriye düşersin. Anlatamazsın ifade edemezsin ve o tartışmayı 3-0 kaybedip, kendi içinde sonuna kadar doğruluğunu savunduğun düşünce için belkide belki karşıdakinin düşüncesi doğru olabilir bile diyebilirsin. Bu hareket veya davranış, tamamen eziklikten ve kendini ifade etmede başarısızlıktan gelir.
Gelelim asıl konuya. Bundan 2-3 yıl önce bahsettiğim adam benim. Bu anlattığım şeyi kendime yapan bendim. Birine ihtiyaç yoktu. Kendimi savunduğum her noktada tekrar ben kendimi çelişkiye sokup üzdüm. Bilen bilir. Bu hayata karşı üzülen tarafımdı. Artık üzülmüyorum. Oyuna gelmiyorum. Kimsenin beni o köşeye itmesine izin vermiyorum. Onlara karşı bu söylediklerimi yapmaya kalkıştıklari için öfkeleniyorum. Hayata karşıda, kadere karşı da, günlük yaşantıma da..
Bilemiyorum ama çok öfkeli bir insana dönüşüyorum. Kin tutabiliyorum artık. Her şeyi unutan ben, söylenen kötü şeyleri ve kötü davranışları unutmuyorum. 2-3 yıl öncesinden alıntı yapıp kendimi o köşeye itmek istersem: Yaptıklarımın sonuna kadar arkasındayım. Destekliyorum. Peki ya doğru değilse?
Dudaklarım kilitli, hoşçakal bugün.
Bundan 2-3 yıl öncesi. Bi adam var. Öyle biri ki, çok umursamaz görünümlü ama içinde fırtınalar kopan. Gülen ama gülerken bile ağlamayı bilen. Öyle bir maskesi var ki, kendi istediği kişiler dışında kimse gerçek yüzünü göremiyor. Kimseyede kolay kolay göstermiyor. Her şeyi içinde yaşıyor. Eminimki çoğu şeye de üzülüyor.
Geçen gün sevdiğim bir abimlr bi konudan bahsettik. Fakirlikten yola çıktı bu. Asosyalliğe bağlandı. Garibanlık insan karakterine öyle pis bir leke gibi kalıyorki, geçmişteki mecburlukların şimdiki karakterinde bir zayıf noktaya dönüşüyor. Konu da kendini ifade edememe, her şeye eyvallah deme.
Herhangi bir konuda, karşındaki insanla zıt fikirler içerisindeysen, karşındaki adamin fikirleri sana ters düşerse, kendini bir şekilde açıklarsın. Fikirlerinizin ters düştüğünü anlarsın, anlatırsın. Tam olarak bu andan itibaren, iki kişiden biri kendi fikrinin doğru olduğunu savunur. Genelde karşı taraf olur ve senin fikrinin yanlış olduğunu söyle. İşte tam bu saniyeden itibaren 1-0 geriye düşmüşsündür. Çünkü karşıdaki seni herhangi bir köşeye itmiştir. O köşeden çıkmak için hemen karşındaki insanın yanlış dediği şeyin yanlış olmadığını anlatmaya kalkarsın. Burada 2-0 geriye düşersin. Anlatamazsın ifade edemezsin ve o tartışmayı 3-0 kaybedip, kendi içinde sonuna kadar doğruluğunu savunduğun düşünce için belkide belki karşıdakinin düşüncesi doğru olabilir bile diyebilirsin. Bu hareket veya davranış, tamamen eziklikten ve kendini ifade etmede başarısızlıktan gelir.
Gelelim asıl konuya. Bundan 2-3 yıl önce bahsettiğim adam benim. Bu anlattığım şeyi kendime yapan bendim. Birine ihtiyaç yoktu. Kendimi savunduğum her noktada tekrar ben kendimi çelişkiye sokup üzdüm. Bilen bilir. Bu hayata karşı üzülen tarafımdı. Artık üzülmüyorum. Oyuna gelmiyorum. Kimsenin beni o köşeye itmesine izin vermiyorum. Onlara karşı bu söylediklerimi yapmaya kalkıştıklari için öfkeleniyorum. Hayata karşıda, kadere karşı da, günlük yaşantıma da..
Bilemiyorum ama çok öfkeli bir insana dönüşüyorum. Kin tutabiliyorum artık. Her şeyi unutan ben, söylenen kötü şeyleri ve kötü davranışları unutmuyorum. 2-3 yıl öncesinden alıntı yapıp kendimi o köşeye itmek istersem: Yaptıklarımın sonuna kadar arkasındayım. Destekliyorum. Peki ya doğru değilse?
Dudaklarım kilitli, hoşçakal bugün.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)